Menu

İşverenin işçiye talimat verme hakkı sınırsız değildir

11 January 2017 - Adaletin İş Yüzü, Güncel

Arabanın kapısını takarken, soluklanmak için doğrulduğunda karşıdan kendisini izleyen genç bir çalışanla göz göze geldi. Tanımadığı için işine devam etti. Genç adam yanına gelip sert bir ses tonuyla “Burada ne yapıyorsun?” diye sordu.

İşçi soru soran gencin ses tonundaki sertlikten rahatsız olmuştu. “Pardon siz kimsiniz, neden soruyorsunuz?” diye karşılık verdi. Genç adam bu karşılığa daha da sinirlenip “Şimdi tutanak tutarsam kim olduğumu anlarsın. Ben X prosesinin mühendisiyim” dedi. 23 yıllık işçi, geri adım atmadan “Ben sizi ilk kez görüyorum, kendinizi tanıtabilirdiniz” diye yanıtladı.

23 yıllık işçiyi amirlerine saygısız davrandığı gerekçesiyle iki gün sonra işten çıkardılar.

Orta büyüklükte bir şirkette, üst düzey yönetici olarak çalışan bir yakınımı ziyarete gitmiştim. Çay söyledi. Bir süre sonra çay geldi, çayı getiren işçi dışarı çıkınca yakınım söylendi:

– Daha düne kadar bu çocuk inanılmaz saygılıydı. Şimdi işyerinde sendika örgütlendi, sendikalı oldu; adamın yürümesi, çay vermesi, bakışı duruşu bile değişti, diye yakındı.

“Ne yaptı ki?” diye sordum. “Efendice çayı getirip bırakıp gitti.”

– Yok, öyle değil. Adam el pençe divan duran birisiyken, fabrikanın sahibi gibi davranmaya başladı.

İngiltere’de dil okulundaydım. Aile yanında kalıyordum. Sendikalarda çalıştığımı öğrenen evin hanımı “İşçilerin kaypak ve güvenilmez hatta formenlere yağ çeken insanlar olduğunu anlatıp, siz formenlerin k…’nı yalayanlardan dünyayı dönüştürmelerini bekleyecek kadar safsınız” demişti.

Oysa;

İşçi, iş sözleşmesine göre işveren veya işveren vekillerinin kendisine vermiş olduğu talimatlar çerçevesinde iş görme yükümlüğü altına girmiş kişidir.

İşveren veya işveren vekillerinin işçiye talimat verme hakları vardır. Ancak bu talimatlar işin yürütülmesiyle ilgilidir. İşin yürütülmesiyle ilgili olmayan bir konuda işveren veya işveren vekili işçinin amiri, emredeni değildir.

İşçiye verilen talimatta işveren işçinin kişiliğini, onurunu zedeleyecek şekilde buyurgan bir dil kullanma hakkına sahip değildir.
İşveren, işçinin kişiliğini korumak zorundadır. Üstelik sadece işveren değil, işveren vekillerinin de işçiye onur kırıcı bir şekilde talimat vermelerine engel olmak, işverenin işçiye karşı iş sözleşmesinden doğan bir yükümlülüğüdür.

İşçi, işi özen ve dikkatle yapmak zorundadır. Ancak işveren veya işveren vekili karşısında önünü ilikleyip, omuzlarını büzüştürüp, kafasını eğerek, işveren veya işveren vekilinin yüzüne bakmadan “hazır ol”da durmak zorunda değildir.

İşini özenle yapan bir işçi, nezaket sınırları içerisinde herkese nasıl davranmak zorundaysa işverene karşı da öyle davranmak zorundadır. Ne bir adım fazlası ne bir adım eksiği…

İşçi, işin yürütüm koşullarına ilişkin kendisine verilen talimatları eleştirebilir. Örneğin; verilen talimatlara uyulması halinde üretimde hatalar olabileceğini dile getirebilir, yazılı talimat isteyebilir.
İşveren, işçinin velinimeti değildir. İşveren, işçinin iş gücünü ücret karşılığı satın alan kişidir. İşçiye ödediği ücret lütuf, bağış değil, işçinin yaptığı işin karşılığıdır. Hiçbir işveren, işçiye ödediği ücretin katbekat fazlasını işçi kendisine kazandırmıyorsa, sırf iyilik olsun diye işçiyi çalıştırmaz.

İşverenlerin işin teknik boyutuna ilişkin olan talimat verme haklarını; sosyal ilişkilerde kendilerine üstünlük sağlayan bir hak olarak görüp uygulamaları, iş sözleşmesinden doğan gözetim borcuna aykırıdır.

Yeterli sosyal ve kurumsal eğitimden geçmemiş, geldiği yeri sindiremeyenlerin güçlü olması halinde güce saygı gösterildiğinin görünür olması, güç sahibinin gücü sürekli elinde tutması için elzemdir. Kendilerini güç olarak gören işverenler, işverenin gücünü temsil ettiğini düşünen işveren vekilleri (yani formenler, ustalar, ustabaşılar, takım liderleri vb.) kendilerine vehmettikleri gücü hissedebilmek için, karşılarında süklüm püklüm duran, sesi soluğu çıkmayan işçiler görmek ister.

İnsan yerine konulmak, nezaket sınırları içerisinde saygı gösterilmesi işçinin hakkıdır. Her hak gibi, işçi yok sayıldığında, hor görüldüğünde, buyurgan bir dil günlük iletişim dili haline geldiğinde, bu duruma hayır demek, kendisine gerektiği gibi davranılmasını istemek yetki ve erkine işçi hukuken sahiptir.

İşçinin güçlü işveren karşısında bu hakkını kullanabilmesi için işveren karşısında, işverenin gücüne eşit bir güç olduğunu işverene göstermesi gerekir. İşçinin işveren karşısında eşit güce sahip olduğunu gösterecek tek meşru araç; işçilerin örgütlenme haklarını kullanmaları, sendikalaşmalarıdır.

28 Aralık 2016, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi

Sosyal Medya'da Paylaş!
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterEmail this to someone

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>