Menu

‘Ve her şey iyi olacak’

28 June 2017 - Adaletin İş Yüzü, Güncel

Gençlere sitem ettim, şiir okumuyorsunuz diye. “Nerden biliyorsun okumadığımı” dedi, genç bir kızımız, “Okuyoruz.”

Biz dedim korkularımızı şiirle yenmeye, umudumuzu şiirle diri tutmaya çalışırdık.

Bildiğim, yaşadığım gibi anlatmaya çalışayım dedim.

12 Eylül darbesi sonrası baskı günlerini Yaşar Kemal’le tanımlar “Yer bakır, gök demir oldu biz de araya sıkıştık” derdim. Bilgiç, ukala bir tavırla.
12 Eylül darbesinin zulmü hışım gibi toplumun üzerine çökmüştü. Korkmaktan utansam da korkuyordum.

Enver Gökçe’ye sığınır, rest çekerdim:

“Ben berceste mısraı buldum./Hey ömrümce söylerim./ Gözden, gezden, arpacıktan olsun. /Hey ömrümce söylerim! “

“Bizsiz Ilgaz’ın çam ormanları güzel değildir./ Hayda günlerim hayda/ Sırtını düşmana verdikçe,/ Murat dağları güzel değildir,/ Dost dost ille kavga!/”
Nâzım’ın “Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler” şiiri olmadan korku yenilir mi?

“Dünyadan, memleketinden, insandan/umudum kesik değil diye / İpe çekilmeyip de/ Atılırsan içeriye,/ Yatarsan on yıl, on beş yıl/ Daha da yatacağından başka,/ ‘Sallansaydım ipin ucunda/ Bir bayrak gibi keşke”/ Demiyeceksin, Yaşamakta ayak direyeceksin./ Belki bahtiyarlık değildir artık, /Boynunun borcudur fakat, Düşmana inat/ Bir gün fazla yaşamak…”

Sonra genç bir hukuk öğrencisi olarak Server Tanilli’nin Uygarlık Tarihi kitabı için yaptığı savunmadan bir pasaj gelirdi dilime:

“… Çağına ve topluma karşı görevini yerine getirmiş bir hocanın huzuru içindeyim şu anda. Yazdıklarım yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam, -en azından- gene aynı şeyleri yazardım. Hiçbiri hakkında en ufak bir pişmanlık duymuyorum. Kalemimden çıkmış her cümlenin, -cümle ne demek- her kelimenin ve hecenin altında, entelektüel şeref ve haysiyetim yatmaktadır. İnsanım, hayatta dönebileceğim şeyler olabilir. Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden -ölüm pahasına da olsa- dönemem. Attila İlhan’ın o yeni ve unutulmaz şiirlerinden birinin son mısraları geliyor aklımıza: “O sözler ki kalbimizin üstünde/ Dolu bir tabanca gibi / Ölüp ölesiye taşırız/ O sözler ki bir kez çıkmıştır ağzımızdan/ Uğrunda asılırız.”

Sonra sesi kötü olmasına karşın nedense o güzel türküyü söyleyince bize sesi güzel gelen Doğan sahne alırdı:

“Hayat damla damla berraklaşıyor kara tende / hayat ılgıt ılgıt esip gidiyor işkencede/ baskı mapus zulüm kan ile örülü/ seti yıkıp aşıyor derya ırmaklar/ hayat yeşilde yeşil yosunda/ yosunlar boy veriyor kuytuluklarda/ ….düşmesin kirpiklerinin gölgesinden başka gölge/ doğacak yarının şafağı olan gözlerine/ … gözünde çakan şafağın kızıllığında yunup/ silah sesleriyle halaya durup/ beyaz gelinlik giydireceğiz/ kendi ellerimizle vefalı yare/ kendi ellerimizle cennet vatana.”

Arkadaşlarımız 12 Eylül zindanlarında direnirken, sinemaya gidiyor olabilmenin, aşık olabilmenin içten içe suçluluğuyla olsa gerek Ataol Behramoğlu’dan yardım isterdim:

“Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi/ Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten/ Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği / İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne/ Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa/ Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır/ Kopmaz kökler salmaktır oraya/ Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını/ Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin/ Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara/ Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin/…”

Şili’de 1973 yılında gerçekleşen ABD destekli darbe sırasında öldürülen Şilili devrimci ozan Victor Jara’nın kaseti korkularımı dağıtan, sözlerini anlamasam da içimi ferahlatan en anlamlı hediyelerden birisiydi.

Neruda ile geleceğe sahip çıkmaya çalışırdım:

“Zulüm, acı, ölüm, şu / bu bir anda gizlerse de tohumu, /ölmüş gibi görünürse de halk, /döner gelir elbet bir gün nisan ayı, /kavuşur baharına toprak, /kızgın eller dağıtır atar ağır havayı. /Ölümün içinden yeşerir yaşamak. “

Ahmet Arif’e yakışır olmak isterdim:

“Kızlarım,/ Oğullarım var gelecekte, /Her biri vazgeçilmez cihan parçası. / Kaç bin yıllık hasretimin koncası,/Gözlerinden,/ Gözlerinden öperim,/ Bir umudum sende, / Anlıyor musun?”

Aradan 37 yıl geçti. Gençlere şiir okumuyorsunuz diyoruz ama korkmayın diyemiyoruz. Korkmayacakları bir ülke yaratamadık. Ancak korkularını yenecek şiirler öneriyoruz. Bir de halen “beyaz gelinlik” giydireceğimize, halen korkulmayan bir ülkeyi birlikte yaratacağımıza olan inancımızı sunabiliyoruz. Diyoruz ki:

“Başkaları için de bir diyeceğin olsun/ Tasada ve bunalımda/ Ve seni mutlu edecek her şeyi/ Söyle onlara da/ Bir şarkın (Türkün) olsun dudaklarında/ Yitirme sakın cesaretini/ Güneşin olsun gönlünde/ Ve her şey iyi olacak” (Cesar Fleischler)

14 Haziran 2017, Adaletin İş Yüzü, Evrensel Gazetesi

Sosyal Medya'da Paylaş!
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterEmail this to someone
Tags:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>